Kristof Kolomb

Kristof Kolomb

Kristof Kolomb Kimdir?

İtalyan asıllı kaşif Kristof Kolomb, tesadüf eseri Amerika kıtasını buldu ve yüzyıllar boyunca sürecek transatlantik kolonicilik faaliyetlerini başlatmış oldu.

Kristof Kolomb’un Hayatı

Kristof Kolomb, İspanya‘dan Atlantik Okyanusu‘na 1492, 1493, 1498 ve 1502 yıllarında olmak üzere 4 kez yolculuk yaptı. Asıl amacı doğrudan Avrupa’nın batısından Asya‘ya gidebileceği bir deniz yolu çizmekti. Ancak tesadüf eseri Amerika kıtasını buldu.

Aslında Amerika’yı ilk bulan insan olmamıştı, çünkü oraya gittiğinde orada yaşayan zaten binlerce insan vardı. (Orada yaşayan Amerikan yerlilerini ve oraya 500 yıl önce gitmiş olan Vikingleri kastediyoruz). Kolomb’un gidişini önemli kılan şey, bu yeni kıtayı Avrupalıların etkileşimine açıp transatlantik kolonizmine ve fetihlerine yol açmasıydı. Avrupa bu sayede kısa sürede zenginleşti ve Dünya’nın merkezi Asya’dan Avrupa’ya kaymış oldu.

Keşif Çağı

Portekiz

15.ve 16. yüzyıllar boyunca birkaç Avrupalı lider, kaşiflerin büyük hazineler bulacağını ve uçsuz bucaksız yeni bölgeler keşfedeceklerini düşünerek keşif faaliyetlerini desteklemeye başladı. Portekizliler, ‘Keşif Çağı‘nın ilk katılımcısıydı.

Portekizliler deniz ticaretine ve gemiciliğe büyük önem veriyorlardı. 1420’den itibaren karavel adındaki küçük Portekiz gemileri, Afrika kıyısına gidip geliyorlardı. Bu sayede Asya ve Afrika’dan baharat, altın, köle ve diğer eşyaları Avrupa’ya getirerek ticaret yapıyorlardı.

Kral I. John’un oğlu Denizci Prens Henry, 15. yüzyılda Azor adalarına sayısız keşif seferi düzenletmiştir. Henry ayrıca ülkedeki ilk astronomik gözlem evini ve ilk okyanus denizciliği okulunu kurdurmuştur. Henry’nin gemileri, Güney Afrika’ya doğru ilerlemiş ve kıyı boyunca ticaret üsleri kurmuştur.

1488’de Portekizli denizci Bartolomeu Dias Afrikanın en güneyini, Ümit Burnu’nu ve Agulhas Burnu‘nu dolaşmıştır. Bir diğer Portekizli Vasco de Gama ise Ümit Burnu’nu aşarak doğrudan Hindistan’a giden ilk Avrupalıdır.

İspanya

15. yüzyılın sonlarına doğru İspanya’nın Reconquista’sı (Müslüman ve Yahudilerin İber Yarımadasından tamamen atılması) yüzyıllarca süren savaşlardan sonra tamamlanmıştı. Artık kendilerini tamamen keşif faaliyetlerine vermeye ve yeni bölgeleri fethetmeye hazırdılar.

Diğer Avrupalı devletleri, özellikle de İspanya tıpkı Portekiz’in yaptığı gibi Uzak Doğu’nun sınırsız zenginliklerinden pay almak istiyordu. Ancak bir sorun vardı: komşuları Portekiz, Asya’ya ulaşımda bilinen tek yolu, Doğu Afrika kıyılarını, elinde tutuyordu. Bu nedenle alternatif bir yola ihtiyaç duyuldu.

O dönemde dünyanın eğitimli insanları Dünya’nın yuvarlak olduğunu bilseler de yeni bir kıtanın varlığından habersizdiler ve bahsedilen alternatif yolun Atlantik Okyanusu’nu geçerek Asya’ya ulaşmak olduğunu düşündüler. Kristof Kolomb yolu gerçekte olduğundan çok daha kısa sandığı için bu fikir ona çok cazip gelmişti.

Kristof Kolomb’un İlk Zamanları

Bir yün tüccarının oğlu olan Kristof Kolomb, 1451’de İtalya’daki Cenova’da doğdu. Daha henüz genç yaşlarındayken bir tüccar gemisinde işe başlamıştı. 1470’de Kuzey Portekiz kıyılarına doğru giderken Fransız korsanların saldırısına uğrayana kadar denizle ilgilenmişti.

Gemi batmıştı ancak Kolomb, bir tahta parçasının üzerinde kıyıya ulaşmayı başarmıştı. Lizbon’a (Portekiz başkenti) gitti ve burada matematik, astronomi, kartografya (haritacılık) ve gemi yolculuğu ile ilgili dersler aldı. Aynı zamanda Dünya’yı sonsuza kadar değiştirecek olan bir planın hazırlığındaydı.

İlk Yolculuk

Kristof Kolomb Yolculuk

15.yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa’dan Asya’ya kara yoluyla ulaşmak imkansıza yakındı. Karayolu çok uzun ve zorluydu, üstelik düşman ordularıyla karşılaşma riski de bulunduğu için fazlasıyla riskliydi. Portekizli kaşifler bu sorunu deniz yoluyla çözmüşlerdi. Batı Afrika kıyısınının güneyine doğru gemileriyle gidiyorlardı ve Ümit Burnu’ndan geçiyorlardı.

Ancak Kolomb’un aklında başka bir fikir vardı: Neden koskoca Afrika kıtasını geçmek yerine doğrudan Atlantik Okyanusu üzerinden gitmiyorlardı? Genç denizcinin fikri kulağa hoş geliyordu ancak kullandığı matematik hatalıydı. Dünya’nın etrafını dolanmanın, diğer denizcilerin tahmin ettiğinden çok daha kısa süreceğini düşünüyordu. Ayrıca Avrupa’dan Asya’ya gemiyle doğrudan yolculuk yapmanın mümkün olmanın ötesinde çok çok kolay olacağını söylüyordu.

Planını öncelikle Portekiz’e ve İngiltere’ye sunmuştu. Ancak uygun bulunmamıştı. İspanya’da ise Aragonlu Ferdinand ile Kastilyalı Isabella, uzun süren pazarlıklar sonucunda ikna olmuşlardı.

Hem Kolomb hem Isabella ile Ferdinand, bu seferler ile hem şöhretlerinin artmasını hem de Katolikliğin dünyadaki diğer bölgelere yayılmasını istiyorlardı.

Kolomb’un İspanya hükumdarlarıyla yaptığı anlaşma şu şekildeydi: Kolomb, bulduğu her zenginliğin %10’luk kısmını kendisi alacak, bulduğu topraklar içinse hem soyluluk ünvanı alacak hem de isterse valilik yapabilecekti.

Nina, Pinta ve Santa Maria

3 Ağustos 1492’de Kolomb ve ekibi, İspanya’dan üç gemiyle birlikte ayrıldılar: Nina, Pinta ve Santa Maria. 12 Ekim günü ise kara görünmüştü. Görünen kara ise Kolomb’un tahmin ettiğinin aksine vardıkları ada Asya’da değil, Bahamalar’da bir adaydı.

Kolomb, aylarca bizim bugün Karayipler diye bildiğimiz bölgede inci, değerli taş, altın, gümüş, baharat ve ticaretini yapabileceği bir şeyler arayarak adadan adaya dolaştı. İspanyollara söz verdiği gibi bir şeyler bulmaya çalışıyordu ancak pek başarılı olamamıştı. Mart 1493’te Hispaniola adasına (Günümüzde Haiti ve Dominik Cumhuriyeti’nin bulunduğu ada) 40 kişi bırakarak geçici bir yerleşim kurdu. Kendisi ise İspanya’ya geri dönüyordu.

Sonraki Yolculuklar

Yaklaşık altı ay sonra, Eylül 1493’te Amerika’ya geri döndü. Hispaniola yerleşimini yıkılmış halde buldu. Günümüzde bile orada ne yaşandığı bilinmemektedir. Bu kez kardeşleri Bartolomeo ve Diego’yu, birkaç gemi mürettabatı ile yüzlerce köleleştirilmiş yerliyi; yerleşimin yeniden inşa edilmesi için orada bıraktı.

Kendisi ise köleleştirilmiş yerlileri mürettebat olarak kullanarak Batı’ya hareket etti, pek de verimli geçmeyen altın ve değerli materyal arayışına devam ediyordu. İsyanyol hükumdarlarına gönderdiği ürünlerin yanında yaklaşık 500 tane de köle göndermişti. Kraliçe, köleleri görünce neye uğradığını şaşırdı. Kolomb’un keşfettiği her yerin İspanya toprağı olduğunu ve orada yaşayanları da İspanyol olarak gördüğünü düşünüyordu. Derhal kendisine getirilen ‘hediyeleri’ geri çevirdi.

Mayıs 1498’de Kolomb Atlantik’in batısına üçüncü kez gitti. Bahtı kara Hispaniola yerleşimine gitmeden önce Trinidad ve Güney Amerika anakarasını gördü. Hispaniola’da ise koloniciler Kolomb’un kardeşlerinin kötü yönetimini ve zorbalığını neden göstererek isyan çıkarmışlardı. Koşullar o kadar kötüydü ki İspanyol otoriteleri işleri düzene sokabilecek yeni bir vali göndermek zorunda kaldı. Kristof Kolomb ise tutuklanmıştı ve İspanya’ya mahkum halde geri dönmüştü.

Kristof Kolomb’un Ölümü

1502 yılında pek çok yönden aklandı ancak sahip olduğu soyluluk ünvanlarını kaybetmişti. Yaşlanan Kolomb, İspanyol kralını Atlantik’e son bir yolculuk yapmak için ikna etmişti. Bu sefer, Kolomb Panama’ya varmıştı. Burada, onları pek sıcak karşılamayan yerliler yüzünden iki gemisini kaybetmişti. Yaşlı kaşif, eli boş şekilde İspanya’ya geldi ve 1506 yılında öldü.

Kristof Kolomb’un Bıraktığı Miras

Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfetmedi, ‘Yeni Dünya’ya giden ilk Avrupalı da değildi. Vikingler, 11. yüzyıl civarında zaten Grönland’a ve Newfoundland’a (Kanada’nın en kuzeydoğusu) gitmişlerdi.

Ancak, yaptığı seferler Amerika’yı keşfetme konusunu gündeme getirmişti. Keşiflerinin bedeli, oralarda yaşayan yerliler için oldukça ağır olmuştu.  Hastalıklar ve çevre değişiklikleri, zamanla büyük yerli nüfuslarının yok olmasına neden oldu. Avrupalılar ise bu bölgelerdeki doğal kaynakları çıkarmaya ve kullanmaya devam ettiler.

Bugün, Kolomb’un biraz tartışmalı bir mirası var ancak yine de cesur ve çığır açıcı bir kaşif olarak hatırlanıyor.

Kristof Kolomb’un Coğrafyaya Katkıları

Kolomb, dört kez Amerika kıtasına sefer düzenlemiştir. Amacı Hindistan’a daha kısa yoldan gitmekken tesadüf eseri transatlantik ticaretini ve sömürgecilik faaliyetlerini başlattı. Yeni bir kıtanın gün yüzüne çıkması, coğrafya bilimi açısından önemli bir olay kabul ediliyor. Nitekim o dönemde bu bölgelere Yeni Dünya adı verilmiştir.

Kristof Kolomb’un Sözleri

Hiç kimse bir işin altına girmekten korkmamalıdır.

Gün ışığının ardından Eski Dünya‘dan ayrıldık.

Amerigo Vespucci

Amerigo Vespucci, kaşifliğinden ziyade Avrupa’ya gönderdiği ve yeni bulunan toprakları anlattığı mektuplar ile tanınmıştır. Mektuplarda Amerigo Vespucci’nin Latincesi olan Americus Vespucius adının kullanılması, bu topraklara Amerika adının verilmesinde etkili olmuştur.

Kaynak